5 Eylül 2010 Pazar

teşekkür

 
Bana bu şehri en çok sevdiren Eylül' e girmişiz bile. Hiç farkında değilim desem. Birkaç gündür evde kalmışım. Dışarı çıkmadan ya da alalacele gidip dönerek yine evde buluyorum kendimi. Musti doğduğunda ve akabinde geçen bir dolu ayda da öyleydim. Koştura koştura gidip gelirdim çarşıdan. Hemen bir çırpıda bakıverirdim üstüme bir şeyler.. Ya da evin bir eksiğini.

Ama yavaş yavaş kendimi ezmemeyi öğrendim.  Kendime iyi davramayı. Beni mutlu edecek ne varsa hayatta ve karşıma çıkan; hepsini tek tek yaşatmayı öğrendim kendime. Bir yere giderken, daha evden çıkmadan, kapı kapanmadan başlıyordu benim suçluluk duygum. Kendi kendime "kızım sen napıyorsun buralarda, bebeğin evde, sen kafelerde. Ya da üstüne bir kıyafeti denemekte. Eve hiç yokmuş gibi bir vazo bakmakta.

Ama beyin sonradan şarj ediyor bazı şeyleri. Halbu ki doğru olanmış bu. Bebeğin için, kendin için.

Hatta şunu bile hatırladım şu an; daha doğum yapalı üç dört gün olmuş. Bir damla süt yok bende. Bebek aç, süt ister tık yok benimkilerde. Mama desen aile büyüklerinden ambargo yemiş, verdirmiyorlar. Ben hüngür hüngür ağlamak istiyorum, ama gücüm yok. Ronin ise beni teselli edecek her cümleyi  söylemiş. Ben ezdikçe ezmişim kendimi. Doğumdan aylar önce aldığım takımlar, lizözler halan durur şimdilerde etiketleriyle. Bir tanesini bile kullanmadım.

Sonra böyle böyle günler geçerken, altıncı günün akşamında Ronin aldı dışarıya çıkardı beni. Önce tepeden tırnağa giydirdi bayram çocukları misali. Sonra  doğru en sevdiğimiz mekana. Orada sevgiliyle edilen muhabbet, içilen şuruplu gogolar, bir kadının bu durumda kocasından duymak isteyebileceği her şeyi fısıldadı kulağıma. Kendime inancım geldi birdenbire. Eve doğru giderken kabullendim vücuduma karşı verdiğim bu yenilgiyi. Benim sütüm yok dedim. Ne yapalım çok isterdim ama emziremeyeceğim galiba ben bebeğimi dedim. Hatta hani o eski Türk filmlerinde vardır ya; süt anneler. Hah işte belki ondan buluruz Musti'ye dedim. Gözümün önünde başka bir kadın Musti'yi emzirse ne yaparım, ne hissederim bilemedim.

Geldik eve. Öptüm kokladım daha altı günlük veledi. Kendimi de daha daha sevdim. Gece oldu, Ronin beşiğin yanıdaki koltukta sızarken, tam uyuyacakken ben, baktım bir ıslaklık var kıyafetimde. Sütüm gelmiş. Kafadan atıp kabullendiğim ilk anda sütüm geldi. Delirdim. Bebeğimi emzirecekken, deli gibi akıtmaya başladım sütümü. Gözlerimle inanabilmek için. Hemen uyandırdım Ronin'i ve söyledim. O gece ona içimden ettiğim her teşekkürü şimdi bir de burada yazıvermek istedim.

En kızgın olduğum ya da kendimi en ezdiğim anlarda elimi bırakmayan adama teşekkür ederim.

Ve çocuğu olan her anneye tavsiyem; nefes almanızdır. Sizi mutlu edecek hiçbir anı kaçırmamaızdır.
 

1 yorum:

  1. Bahar'cım bir çırpıda okudum yazdıklarını, çok doğru şeyler söylüyorsun. Yüreğine sağlık..

    YanıtlaSil