31 Mart 2013 Pazar

olumlu ruh hali...



Uzun zamandır ilk kez bu hafta
ilkbaharı anımsatan bir ılıklıkla uyandım.

Ben kesinlikle bu mevsimin adamıyım.
Aklımda bir tane tilki kalmıyor, yüzümde gevşek bir tebessüm.
Ama biliyorum ki ilkbahar tam olarak henüz gelmedi. Hele de bizim buralarda kış daha bitmedi.
Kış'ın hiç yaşanmadığı, gecelerin iki saat sürdüğü ve dedikodunun olmadığı bir yerde yaşamak istiyorum.

Var mıdır bana bir tavsiyeniz?

19 Mart 2013 Salı

superman...




O niye benim superman'ım biliyor musunuz? 



 
 Çünkü o keyif getirdi bu eve. Ses getirdi. Pozitifin ta kendisi olur zaten. Bazen delişip dövüşsek de,
sesimi son seviyesine kadar çıkartsa da o bu evin

SÜPER ADAMI! 
 
Bir insanın sabahları gülümseyerek değil bayağı gülerek uyanabileceğini, insanın siniri bozukken birden bire kahkaha atabileceğini, uyku uyumadan da yemek yemeden de yaşanabileceğini (!), yeter ki gülmeye niyetin olsun; yüzüne sıçrayan bir damla salçanın bile herkesi o anda kahkahalara boğabileceğini ben ondan öğrendim.
 

 

işte bu yüzden o bu evin superman'i.

 

12 Mart 2013 Salı

parti...



Oldum olası düğün hadisesinden pek hazzetmem. Bir türlü ısınamadığım, keyfini yakalayamadığım bir mevzudur. İlişkilerin verdiği zorunluluk sonucu katılmışımdır hepsine de. Ya da gerçekten samimiyetimiz buna sebep olmuştur ve ben düğün sandalyelerinde yerimi almışımdır. Akılda yer etmiş kimi şarkıların katledilmesi, oynama zorunluluğu, sen lömbür lömbür sallanırken seni süzen gözler ve nihayetinde de gece sonunda pancara dönen suratlar... Benim için düğün olumsuzluğunun ilk akla gelenleri.

Oysa şöyle kız kıza eğlenmek ne güzeldir. Mutlu mutlu dans etmek, muhabbet ve tabii ki artık bizim partilerin vazgeçilmezi haline gelen oyunlar...Ben de kuzenim evlenirken ona kendi aramızda bir parti yapalım dedim. İlk olarak bileklikleri hazırlayayım dedim. Nedimeler bilekliksiz olmaz demi? Sonra aklıma shot bileklikler yapma fikri geldi. Elimde ufak likör kadehi boyutunda mika kadehler vardı. Onları kurdele ile hazırlayıp bileklik yaptım. basit ama hoş oldular.




Sonra sıra oyunlara geldi. Düşünürken büyük ölçüde baby shower oyunlarından esinlendim. İlk oyun için; kartların üzerinde a'dan z'ye kadar harfler yer aldı. Bir buçuk dakika içinde evlilik ile ilgili en çok kelimeyi yazan kazandı. İkinci oyunda ise; evlilik tombalası hazırladım. Birinci, ikinci çinko ve tombalaaaa...

Yarışmaların hediyelerini de oldukça basit düşünerek hazırladım. Kağıt havlu, şans parası ayağına kutuda 1 lira falan...İki oyun da  oldukça zevkliydi. Bir de kızlara kalpli lavanta keseleri hazırlayabildim. İkramlara gelince de sağolsun annem imdadıma yetişti. Sophie'ciğimin makaronlarını da ayrıca severim ben.




Ben ve kızlar için gayet keyifli bir geceydi. Kızlar ekibime bir kez de buradan teşekkürü bir borç bilirim:)) ve bu tip faaliyetleri şiddetle tavsiye eder, sizi selamlarım efenim, sevgiler...


özet...




Son dönem blog tembelliği ve ınstagram yüklemeleri... Kısacası bir kolajla özetlenebilir...

15 Şubat 2013 Cuma






Uhuuuuu... Ne kadar uzun zaman olmuş değil mi? En son yazı geçen sene Mart ayında. Tam bir sene olacak neredeyse. Olsun kaldığımız yerden devam ederiz bizde. Tabii ben buralara uğramayalı blog işleri de pek bir değişmiş. Instagram'a taşınanlar olmuş, bloglar boşalmış falan. Ama ben özledim buraları. Her gün buralara bir şey yazmayı, fotoğraf çekmeyi, burası için pişirmeyi taşırmayı özledim.

Yalnız şunu anladım ki; aynı anda üç beş işi yapabilen hatunlardan olabilmek pek bir meşakkatli bir işmiş doğrusu. Başka işler olduğunda uzak kaldık bloğumla birbirimizden. Bu arada bir sürü şey de oldu bitti. Ben zaman zaman sağlığımı kaybetmekten korktum. Çocuklara çok tatlı doğum günleri hazırladım. Biraz biraz gezdim tozdum. Ama en güzeli de musti artık okullu oldu. Yani en anaokulundan da olsa bizde öğrenciyiz artık. Hem öyle anaokulu diye küçümsemeyin acaip ödevleri oluyor, bununla ilgili bir yazı yakında bu sayfada olacak. 

Yavaş yavaş büyüyen bir hayatla birlikte zaman  da geçiyor bir yandan. Yapmak istediğim çok şey ve tamamlamam gereken de birçok şey var. Şimdi tüm bunların arasına bloğumu da yerleştiriyorum ve "bundan sonra buralardayım efenim" diyorum. 

9 Mart 2012 Cuma

"Yaka Kolyeler"



 

Kış mevsiminin uzunluğu, gelip de gidemeyişi ister istemez seni poponun üstüne oturtuyor. Ne kadar gezip görme arzusunda olsan da, ılık bir havada arkadaşlarla kadeh tokuşturmanın tadını hiçbir şeyde bulamasan da ne yapalım işte "Kış" mevsimi...

Ben de bir süredir yaka kolyelere taktım kafayı.. Yaptım ettim ve bitirdim. Daha yapmayı  da pek düşünmem... Aynı şeyden üst üste yapmak bana iyi gelmez. Sevgiler, hürmetler efenim...



21 Şubat 2012 Salı

"Cath Kidston" II

 

Daha önce şurada ki yazıma yorum bırakan ve mesajla da bana kargo bilgilerini soran bir başka okuyucu için ufak bir açıklama yapayım istedim.

Cath Kidston ürünlerini beğenmeyen yoktur herhalde.. Mutlaka kendinize yakın cıvıl cıvıl bir şeyler bulursunuz. İlk zamanlarda kargo ile ilgili tereddüt yaşadım tabii. 
Gelir mi gelmez mi, bir sorun çıkar mı diye kaygılandım.. Ben o kadar tereddüt için de düşünürken güzel ve favorim olan birçok ürünü de kaçırdım maalesef :((

Sonra bir deneyelim deyip üye oldum. Deneme amaçlı  :)) bir sipariş verdim.. Normal şartlarda 10-15 gün içinde geldiğini biliyordum.. Ama hemen hemen bir hafta içinde elimde oldu. Hatta son verdiğim siparişi dört gün önce vermiştim, bugün elimde oldu. 
Türkiye'de ki herhangi bir markanın ürünleri bile en erken 3-4 günde elimde olurken bence "Cath Kidston" bu konuda gayet başarılı.
Ayrıca paketlerini oldukça özenli hazırlıyorlar. Şu ana kadar gelen hiçbir ürün kırık ya da hasarlı çıkmadı. 

Kargo ücretlerine gelince; markanın sayfasında yer alan tabloya göz atabilirsiniz. Ben genelde 50 Euro 'luk alışveriş yapıp 10 Euro'da kargo ücreti ödüyorum. Hepsini tek ödemede kredi kartınızdan tahsil ediyor zaten. Tabloda da göreceğiniz gibi mesela 50 ile 100 Euro arası alışverişinize de 20 Euro kargo ücreti ödüyorsunuz.
Tabii tabloda ki fiyatlar zaman zaman kampanya durumlarına göre farklılık gösterebilir.

Umarım yardımcı olabilmişimdir. Sevgiler, hürmetler efenim...

12 Şubat 2012 Pazar

Muşti'ye korsanlı parti var sırada...

 


Musti'nin doğumgünü için detay isteyen arkadaşlara gelsin sıradaki fotolar... O gece ki karmaşadan çok fazla bir şey
çekemesem de, umarım işinize yarar.

Daha önce de belirttiğim gibi; doğumgünü çocuğunun belirlediği istek doğrultusunda kuru kafalıydı her şey. Siyah pompom şapkalar, keçeden yapılmış korsan gözlükleri, kuru kafalı çubuklu süsler, pamuk şekerli külahlar ve en altta fotoğrafı bulunan özel fotoğraf kartları. Gelen konuklar için ise kapı süsü hazırladım. Kendi istediğim gibi mobilyacıda mdf kestirip, boyayıp vernikledim. Sonra da üzerlerine çiçek ve ahşap harfler yapıştırdım. Umarım detay isteyen arkadaşlara yardımcı olabilmişimdir.
 
Misafirleri de Musti'ye kıyak olsun niyetine siyah giyinince ortalık siyah-beyazdan geçilmez oldu. Evde de bir organizasyon gailesi daha son buldu.  Sonuç: Musti mutlu, anne şen... Sevgiler, hürmetler efenim...
 




 
 

6 Şubat 2012 Pazartesi

muşti "4" yaşında...


Musti doğduğundan beri ilk defa bir doğum gününü hasta olmadan geçirdi. Onun bizi her sene aynı zamanlarda  ziyaret eden "Larenjit" 'i enteresan ki bu sene gelmedi. Bunu sanırım ona yedirdiğim mevsimin tüm sebzelerine ve her sabah bir yudumda aldığı bıldırcın yumurtalarına borçluyum.

Benden aylardır istediği korsan partisini son anda kendisi  kuru kafaya dönüştürünce ortam siyah ve beyazdan geçilmez oldu. Hafiften bir halloween havası yaratsa da Musti'nin beğenisini almak oldukça güzeldi. 

Gelen misafirlerimiz için  kapı süslerini hazırladım. Biraz yorucu da olsa keyifliydi. Partide kullanmak için keçeden korsan gözlükleri ve pompom şapkalar hazırladım. Hiçbirini ayrıntılı çekme fırsatım olmadı maalesef. Bir ara kızlarla fotoğraf çektirmeye o kadar dalmışız ki; sanki tüm bunlar için Musti'nin doğum günü bir bahaneydi. Bu tip bir parti düşündüğünüzde mutlaka fotoğraf için ayrı bir köşe hazırlamanızı öneririm. Hoş ve işe yarar oluyor

Bütün bunları hazırlarken her zaman ki gibi "imdat" kolum, Sophie' me teşekkürü ve minneti bir borç bilirim. Bizi yalnız bırakmayan eşi dostu da yanaklarından öperim... Haa tabii ki Musti'me de kocamaaaannn ve mutlu bir hayat dilerim.
 

2 Şubat 2012 Perşembe

 


Yazmadan geçen uzun zamanları toparlamak zor oluyor bazen. Niye bu kadar ara vermişim, nasıl yazmadan durmuşum bilinmez...

Ama bugün benim oğlum doğdu... Öncesinde ne yaptığımı doğru dürüst hatırlamadığım, her şeyin onunla başka başka yaşandığı, canımın içimin ötesi evladım...

İyi ki doğdun...

2 Ocak 2012 Pazartesi

şerefe...

 


 Senenin ilk fotoğrafı; 

Sinirlendiğimde bana içimden 10'a kadar saydırabilen ilk adama...

Cüssesi küçük, aklı büyük, dili papuç evladıma gelsin...

31 Aralık 2011 Cumartesi

nice nice olsun inşallah...



 
Efendim ağacımızı donattık, yansa da atılsa da kurabiyeler de pişti,pıtlaktan kapı süsü de tamam,

hııı evet hediyeler  de hazır...O halde hazırız 2012'ye...
 
Milenyum.. milenyum diye yırtındığımız, milenyumun  2012'sini de görmek nasipmiş...
 
Darısı sevdiklerimizle taaa.. nice nice yılcağızlara olsun inşallah...
 
Sevgilerle, güzel temennilerle...


 

30 Aralık 2011 Cuma

 


2012 'den beklentilerim...

Anlamları bana kalsın, astrologların deyimiyle; yıldızım parlasın!..

26 Aralık 2011 Pazartesi

...




 2012 cingılbess ruhunu halan bulamayanlar size sesleniyorum;

Söndürdünüz lan içimde ki noeli, sevinci... Herkes de bir uyuşukluk, herkes de bir ...'lık...

Tamam bende beklemiyorum artık yeni yılı falan. Halimize sonsuz şükür o ayrı; amma bu demek değil ki daha güzel şeylere niyetlenilmesin, beklenmesin... 

El kadar bir ağacım var benim. Can sıkıntısıyla yaptığım keçe süsler ancak doldurur zaten... O da bana yeter.
 

23 Aralık 2011 Cuma

"Puantiyeli Salata"

 


Daha önceden şurada yaptığım salatayı hemen hemen her misafire yaparım. Tadı hep memnun edicidir çünkü. Bu sefer farklı bir versiyonla nasıl yaparım derken ortaya çıktı bu salata. 

Öncelikle alt taban olarak kırmızı biberleri fırında çakma bir şekilde közledikten (!) sonra biberleri ince ince doğradım. Servis kabına yaydım. Daha sonra salatayı da yapıp, üzerine yaydım.

Bu şekilde biraz dolapta dinlendirdikten sonra, üzerine süzme yoğurt yaydım. Kalan biberlerden de ne yapsam derken böyle küçük daireler kesip koydum.

Oldu "Puantiyeli Salata"...

21 Aralık 2011 Çarşamba

"Peynirli Bisküvi"

 

 
Benim için tuzlu kurabiye; bir anda yapmaya karar verip, Sophie'ciğimi arayarak, "hadi gel de mideye indirelim" demek.

Benim için tuzlu kurabiye; sabahleyin canım hiiiiç kahvaltı istemediğinde ağzıma bir tane atacak kadar elimin yakınında olması demek. 

Benim için tuzlu kurabiye; kırk yılda bir canımın çektiği tatlı krizinden sonra bir tane ondan yiyip, şeker komasına bir son vermek demek.

Benim için tuzlu kurabiye; güzel şeyler demek...



Bütün malzemeleri yoğurup, hamuru 10 dakika dinlendiriyoruz. 

İstediğiniz kalıpla ya da elinizle şekil yapabilirsiniz. Ben Markafoni 'den aldığım tepsiyi bir an önce kullanmak istediğim için onda dilim dilim pişirdim. 

Ayrıca içinde kaşar peyniri olduğundan dolayı ılık ılık yenmesi tavsiye edilir.

20 Aralık 2011 Salı

"Truff Kurabiye"

 


Bu kurabiye son zamanlarda evde en favorilerimizden biri. Kesinlikle çok lezzetli ve tatlı bir görüntüsü var. Tarifi birkaç yerde görmüş ve not etmişim. Gördüğüm yerlerde adı hep farklı olmasına karşın bana göre bu kurabiyeler "Truff Kurabiye" olarak adlandırılmalı. 

Aslında truff kurabiyenin gördüğüm orijinal tarifi tamamen böyle olmasa da bence bu tarif de onun bir versiyonu olmalı. Çünkü piştiğinde bana onu anımsattı. Eğer yapacaksanız (ki bunu kesinlikle tavsiye ederim) tarifte belirtilen hususlara dikkat etmenizi öneririm. Bu arada ben ne zaman yapsam hep tarifte ki ölçülerin iki katını yapıyorum. Böylece büyük tepsiye denk geliyor. 

19 Aralık 2011 Pazartesi

"kızılcık şerbeti"



Neslihan'ın anne partisinde bir de şerbet türü bir şey olsun istedim. Mevsiminde hiç kaçırmadan dolaba doldurduğum kızılcıklar o gün bir tür çakma lohusa şerbeti görevini gördüler. Kendi yoğunluğumdan dolayı anneme yaptırmaya karar vermiştim. İyi ki de vermişim. Bence çok lezzetliydi. Annemin içine vanilya koyması bana enterasan gelse de, içine sonradan attığımız tarçın çubukları inanın çok yakışıyor. Özellikle tarçın çubukları içinde birkaç saat beklerse çok daha güzel, lezzetli bir tat oluyor.

& 2 su bardağı kızılcık
& 3 su bardağı şeker
& 4 su bardağı su
& 1 paket vanilya
& 2-3 adet tarçın çubuğu

Tencereye önce şeker, üzerine kızılcıkları koyun. Suyunu ve diğer malzemelerini ekleyip, karıştırarak orta ateşte kaynatın. Rengini ve kıvamını aldıkça altını kısın ve beş dakika daha beklettikten sonra ocaktan alın. Soğumaya bırakın. 

18 Aralık 2011 Pazar

Neslihan'ın Anne Partisi...

 


Bloglarımız sayesinde başlayan arkadaşlığımıza güzel bir anı eklemek  duygumdan velhasıl aylardır "yapalım.. yapalım" dediğimiz beybi şavıır partimizi nihayetinde yapmış bulunuyoruz

Kısıtlı zamanda karar verdiğimizden dolayıdır ki; süsleme olarak ancak iki pompom, bir banner  ve küçük bir bez pasta yapabildim. Bir de bebeğimiz adına güzel süslü sabunlar... Bizim meşhur zar oyunu yine keyiflendirdi. Bütün parti kızlarının annemize birer paket bez alması da herhalde en çok onu keyiflendirmiştir. :))


 
Bir anda gerçekleşen curcunadan dolayı çok fazla fotoğraf çekemedik ne yazık ki..Arkadaşıma hamilelere hep o söylenen
"Allah kurtarsın" temennisinde bulunup,
bir an önce penguen yürüyüşünün sonlanmasını diliyorum :))

 

16 Aralık 2011 Cuma

cingılbesss 2011...

 

Bu sene kimsede göremediğim cingılbes ruhunu yine Musti' nin enerjisi unutturuyor. Seviyorum onun bu hallerini... Yorulsam da, uyku istek nöbetlerim gün be gün artsa da onu en çok bu haliyle seviyoruz biz. 
 
Şimdi aklına gelen herkese yeni yıl kartları yapıyor, Noel Baba' yı çok önemsiyor ve onun geyiklerinin keçi olduğunu düşünüyor.

29 Kasım 2011 Salı

"Kırmızı Pancarlı Yumurta Salatası"



 
Ben bu kırmızı pancarı çok seviyorum. Birçok salataya, ya da yemeklerin yanına iyi bir alternatif oluyor. Hem yadsınamaz faydası da süper. Bu sefer de yumurta salatasına karıştırdım. Gayet de hoş oldu. Kırmızı pancarı bu sefer marketten hazır turşu halinde aldım. Ancak siz çiğ olarak satın alırsanız haşlamanız gerekiyor. 

Tarife ölçü vermeyeceğim. İstediğiniz ölçüde yumurtayı haşlayıp, doğruyorsunuz. İçine küçük doğranmış (haşlanmış ya da turşu halinde ki) kırmızı pancarı ekliyoruz. Bol limon sıkıp, maydonoz ekleyerek servise hazırlamış oluyoruz. Ben yumurta salatasına hep koyduğumuz halde soğanı tercih etmedim. Sizin kendi damak zevkinize kalmış.

Eh her zaman dediğimiz gibi yapana kolay, yiyenlere afiyet ola..



27 Kasım 2011 Pazar

"Top Brownie"



Hani şurada yaptığımız "Çakma Brownie" vardı ya, işte yine ondan yaptım. Aynı şekilde sütle de ıslattıktan sonra elimle ufalayıp, yoğurdum. Ortalama ceviz büyüklüğünde toplar yaptım. Daha sonra kremayı çok az ısıtıp, içine bitter çikolatayı kırdım. Topları bu karışıma bulayarak bir iki saat buzdolabında beklettim. 

Sonuç brownie + truff lezzeti... Tabii ki gayet hoş... 

25 Kasım 2011 Cuma

iklim...



Geçen sene bu zamanlarda daha iklim bunalımıma girmemiştim. Ama şu anda donma noktasındayız hepimiz. Mevsimlerin çaktırmadan geriye gelmesi, sıcak günlerin gitgide azalması endişe veriyor.

Sanırım ben hiçbir zaman kış günlerini sevemeyeceğim. Üşümemin tüm keyfimi kaçırdığı günlerin birinde (yani "dün")  yalancıktan da olsa bir güneş açınca beş dakikalığına iyi kız olmamın hazzını yaşadım.
 
Amma velakin güzel şeyler hep geçici olduğuna göre...

23 Kasım 2011 Çarşamba

"Ketçaplı Soslu Börek"



Bu böreği fi tarihinde bir dergide görüp yapmıştım. Her seferinde de memnun edici bir sonuç verdi. Mutlaka sıcak yemenizi tavsiye ediyorum. Soğuduğu zaman kesinlikle aynı lezzeti vermiyor. Eğer böreği servise yakın değil de, daha önceden hazırlamanız gerekiyorsa servis sırasında fırında ısıtın ve sosunu öyle dökün. 
 
 
 
 

22 Kasım 2011 Salı

Şşşt! Sessiz Olun, Bu Evde Artık Saatinde Uyuyan Biri Var...





Başlık anlatıyor aslında her şeyi. 

Tahtaya vurun siz yine de, bizim ki pek bir disiplin etti eyledi uyku işini...

21 Kasım 2011 Pazartesi

kaçış ve dönüş...

 

 
Ronin'le bir iki günlüğüne kaçtığımız İstanbul seyahati Musti'siz yapılan ilk gezintiydi. Burukluk yaratan tek şey ise onu özlemekti. Gerçi annem ve Sophie bizim oğlana gayet iyi bakmışlar. Benden de iyi. Güzel güzel yemeklerini yemiş, uyku düzeni desen tam kıvamına gelmiş.

Musti'min yokluğunu saymazsak İstanbul benim için yine harikuledeydi. Şimdi evde şiş dobişko ayaklarıma baktıkça üç güne sığdırdıklarımıza inanamıyorum. Soğuğun verdiği etkiyle her yerimden dumanlar çıkarken o Galata'da yürüyüşümüzü, İstiklal zorunluluğumuzu ve daha birçok şeyi iyi ki yapmışız. Ayaklar bir gün normale döner besbelli...
 

14 Kasım 2011 Pazartesi

büyürken onlar...

 

 
Musti'nin büyüme hızı, dilinin pabuç ayarı ve beni her gün dumura uğratacak rutin anlar... Hepsi de bana aynı klişe şeyi söylüyor:
 
Hayat gerçekten de çok hız-lı!..
Bunu kendime her söylediğimde listeden bir  şeyi daha gerçekleştirerek silmek ne mutluluk verici. İstiyorum ki bütün telaşeler bitsin ve sadece dingin bir hayat başlasın. İçinde keyif olsun.
 
Bu ülkede, bu dünyada böyle bir hayalin imkansızlığı ebedi elbette. Terörün de, depremin de, trafik kazalarının da önüne geçilebilecekken, geçilememesi... Böyle mal gibi oturmamız... Elimizde mandalina yerken televizyonda hikaye izler gibi izlememiz...
 
İnsanın elinden umudunu, hevesini, keyfini alsa da tüm bunlar... Yine de inanmak isterdim: bir gün her şeyin düzeleceğine...

4 Kasım 2011 Cuma

"Yoğurtlu Patates Salatası"



Annemin en banko tariflerinden biridir kendileri. O da teyzemden öğrenmiş. Benim de elim alıştı, sürekli yapıyorum. Tarifi ölçü olarak veremeyeceğim için, ayrıca yazmıyorum.

 
Kendi kişi ölçünüze göre haşlanmış patates, yoğurt, çok az mayonez, kornişon turşu, rendelenmiş havuç, dereotu, sarımsak ve tuzdan ibaret.